TCK Madde 151
(1) Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hale http://taplink.cc/eryigithukukburosugetiren veya kirleten kişi, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) (Mülga:9/7/2021-7332/17 md.)
TCK Madde 151 Gerekçesi
Madde metninde mala zarar verme suçu tanımlanmıştır. Suçun konusu, başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz maldır.
Suç, başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yokedilmesi, bozulması, kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Bu seçimlik hareketlerden kirletme, örneğin başkasına ait binanın duvarına yazı yazmak, afiş veya ilan yapıştırmak, resim yapmak suretiyle gerçekleştirilebilir.
Söz konusu suçtan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun şikâyetine tâbi kılınmıştır.
Maddenin ikinci fıkrasında, mala zarar verme suçunun konusunun hayvan olması hâline ilişkin bir hüküm bulunmaktadır. Buna göre; başkasına ait bir hayvanın öldürülmesi veya işe yaramaz hâle getirilmesi yahut değerinde azalmaya neden olunması hâlinde, birinci fıkra hükmü uygulanacaktır.
Suçun oluşması için, haklı bir nedenin bulunmaması gerekir. Bu bakımdan, vahşî, yırtıcı, hastalıklı ve başı boş bırakılmış bir hayvanın öldürülmesi hâlinde faile ceza verilmeyecektir.
TCK 151 (Mala Zarar Verme Suçu) Emsal Yargıtay Kararları
Ceza Genel Kurulu Kararı - Karar: 2017/26
Mala zarar verme suçu, kastla işlenebilen bir suçtur. Kastın varlığı için failin, malın başkasına ait olduğunu bilerek ve suçun hareket unsuru olan yıkma, tahrip etme, yok etme, bozma, kullanılamaz hale getirme, kirletme eylemlerini isteyerek gerçekleştirmiş olması gerekir. Bu suçun oluşabilmesi için genel kast yeterlidir.
Mala zarar verme suçu, olası kastla da işlenebilen bir suçtur. Örneğin, yol kenarında park etmiş durumda bulunan aracı gören inşaattaki kepçe operatörü, çıkardığı taşların yuvarlanması sonucu aracın zarar göreceğini öngörmesine karşın “zarar görürse görsün, aracın sahibi de aracını çekseydi” diye düşünürse, mala zarar verme suçu olası kastla işlenmiş olacaktır. (Osman Yaşar-Hasan Tahsin GökcanMustafa Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 2. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2014, s. 4891- 4892) Ancak mala zarar verme suçunun taksirli hali, 5237 sayılı TCK’da suç olarak düzenlenmediğinden, bu suçun taksirle işlenmesi mümkün değildir.
….
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın çobanlığını yaptığı hayvanların, katılanın tarlasının sınırına diktiği 73 adet badem fidanından 7 adedine, yeşil kısımlarını yemek suretiyle zarar verdikleri olayda; katılanın, taşınmazının sınırı boyunca diktiği fidanların etrafında herhangi bir koruma tedbiri (çit, tel örgü vs..) almaması, yine 45-60 cm boylarında olan söz konusu fidanların taşınmaz içerisinde bulunan otlar arasında sanık tarafından fark edilemeyebileceği gibi sanığın, hayvanların fidanlara zarar verdiği sırada uyuduğuna dair savunmasının katılan ve tanıklar tarafından da doğrulanması karşısında; neticenin, sanığın kasten ya da olası kastla işlediği bir fiilin sonucunda değil, gözetimi altında bulunan hayvanlar üzerindeki dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket etme şeklindeki taksirli davranışı sonucu gerçekleştiği, bu suçun taksirli halinin 5237 TCK’da suç olarak düzenlenmediği ve bu bağlamda mala zarar verme suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir.
Ceza Genel Kurulu 2022/409 E. , 2022/586 K.
Mala zarar verme suçuyla korunan hukuki yarar, mülkiyet hakkıdır. Mülkiyet kavramına, malın bütünleyici parçaları, eklentileri ve doğal ürünleri de dahildir. Mülkiyetin korunmasında amaç, sadece malın fiziksel olarak zarar görmesi olmayıp malın değerinin de korunmasıdır. Bu nedenle, malın özgülendiği amaca uygun kullanılabilmesini, önemsiz sayılmayacak derecede azaltan bir zararın varlığı yeterli olup malın maddi zarar görmüş olmasına gerek yoktur. Kanuni düzenleme göz önüne alındığında, mala zarar verme suçu genel kastla işlenebilen bir suçtur. Suçun oluşması için failin belirli bir amaç ya da saikle (özel kast) hareket etmesine gerek yoktur.
Görüldüğü gibi mala zarar verme suçunun gerçekleşebilmesi için failin, başkasına ait taşınır veya taşınmaz bir mala, TCK’nın 151/1. maddesinde sayılan seçimlik hareketlerden herhangi biriyle zarar vermiş olması gerekmektedir. Seçimlik hareketler maddede; “kısmen veya tamamen yıkmak, tahrip etmek, yok etmek, bozmak, kullanılamaz hâle getirmek veya kirletmek” şeklinde belirtilmiştir.
Türk Dil Kurumu’nun Büyük Türkçe Sözlüğü’nde yıkmak fiili, “kurulu bir şeyi parçalayarak dağıtmak, bozmak, tahrip etmek”; bozmak fiili ise “bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek” şeklinde tanımlanmıştır. Yıkmak fiili yalnızca taşınmazlar için söz konusu olabilir. Kanun’da yıkmanın, kısmen veya tamamen olması arasında fark öngörülmediğinden, binanın bir duvarının yıkılması örneğinde olduğu gibi suçun oluşumu için taşınmazın belli bir kısmına zarar verilmesi yeterlidir. Bozmak ise malın kullanım amacına uygun tasarrufunu kısmen veya tamamen ortadan kaldıran ya da güçleştiren bir müdahale olup süreklilik taşıması gerekli değildir. Geçici olarak malın kullanılamaması da mala zarar verme suçunu oluşturur. Aracın motor aksamının sökülerek, çalışamaz duruma getirilmesi hâli bu fiile örnek olarak gösterilebilir. Yıkmak ve bozmak fiileri, aynı zamanda tahrip etmek fiilini de kapsar. Kullanılamaz hâle getirme eyleminde, malın fiziki varlığı ortadan kaldırılmaksızın, amacına uygun olarak maldan yararlanma imkânının bulunmaması ve bu şekilde değerinin azalması hâli söz konusudur. Yok etmek ise malın fiziki varlığının tamamen ortadan kaldırılarak, tüketilmesi anlamına gelmektedir. Televizyonun yakılması bu fiile örnek gösterilebilir. Kirletmek fiili de, taşınır veya taşınmaz malın, önceki hâle getirilmesi için önemsiz olmayan bir çabayı gerektiren, malın değerinde veya görünümünde azalma veya değişikliklere yol açan, madde kapsamında yer alan diğer eylemler dışındaki durumları kapsar. Mağdurun evinin duvarına yazı yazmak, aracını çizmek gibi örneklerin verilebileceği kirletmek fiili, kirli duruma getirmek, pisletmek olarak tanımlanabilir. Bu seçimlik hareketle işlenen mala zarar verme suçunda, zarar doğuran neticenin sonradan temizlenmek suretiyle ortadan kaldırılması önem taşımaz. Ancak kirletmenin belli bir ağırlığa ulaşmış olması gerektiği de gözden uzak tutulmamalıdır.
Suçun maddi unsurunu oluşturan hareketler, Kanun’da tahdidi şekilde belirtilmiş olmakla birlikte, zarara neden olan neticeyi meydana getirmeye elverişli fiil, aynı zamanda Kanun’da belirtilen seçimlik hareketlerden en azından birini zorunlu olarak kapsayacağından, suçun oluşumu için zarar verici sonucun gerçekleşmesini yeterli saymak gerekir.
Mağdurun, eylem nedeniyle bankanın herhangi bir zararının bulunmadığı, geçici sprey boya ile yazılmış olan ibareleri sonradan sildirdikleri yönündeki beyanı gözetildiğinde, sanıkların adı geçen bankanın duvarına ve giriş kapısı üzerindeki tabelasının baş kısmına “T.C.” ifadesi yazmaktan ibaret eylemleri sonrasında, duvarın kullanılamaz duruma getirilmediği gibi değerinde bir azalma ya da görünümünde değişiklik bulunmadığı, önceki hâline getirilmesi için belli seviyeye ulaşmış bir çabanın sarf edilmediği, önemli derecede bir zarar mevcut olmadığı anlaşıldığından, sanıkların cezalandırmayı gerektirir bir ağırlığa ulaşmayan eylemlerinin kirletmek kapsamında değerlendirilemeyeceği cihetle, atılı suçun yasal unsurları itibarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir.
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/248 Karar: 2018/28 Tarih: 22.01.2018
Mala zarar verme suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik yapılan incelemede;
Dosya kapsamına göre; sanığı işe geldiği son gün gören ve iş yerinde terzihane bölümünde daha önce sanıkla birlikte çalışan tanık …‘un aşamalardaki ifadesinde, sanığın işe geldiği son günün mesai bitiminde kumaş kalıplarını masaya vurarak kırdığını gördüğünü ve bu kalıpların eski kalıplar olmadığını söylemesi ile yine aynı bölümde sanıkla birlikte bir süre çalışan tanık …‘ın da aşamalardaki ifadesinde, olay sonrası sanığı telefon ile arayıp kalıpları kendisinin yırtıp yırtmadığını sorduğunda sanığın “eski kalıpları yırttığını” hatta “keşke biraz daha yırtsaydım” dediğini söylemeleri karşısında sanığın atılı mala zarar verme suçunu işlediğinin kabulü ile hakkında 5237 sayılı TCK’nın 151/1. maddesi uyarınca mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, 22/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 23. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/16063 Karar: 2016/951 Tarih: 08.02.2016
Olay tarihinde katılana ait çoban köpeğinin, sanığın av köpeğine saldırması nedeniyle, sanığın yedinde bulunan av tüfeği ile katılanın köpeğine ateş edip yaralamak suretiyle sahipli hayvana zarar verme suçunu işlediği iddia ve kabul edilen somut olayda; TCK’nın 151/2 maddesinde haklı bir neden olmaksızın başkasının hayvanına zarar veren kişinin cezalandırılacağının belirtilmesi, sanığın da aksi ispatlanamayan savunmasında, katılanın 3 tane köpeğinin kendisinin köpeğinin yanına gelerek köpeğine saldırdıklarını, köpekleri ayırmak için uğraşarak kendisinin köpeğini kurtardığını, bu sefer de köpeklerin kendisine saldırdıklarını, köpeklerle baş edemeyeceğini anlayınca yere doğru ateş ettiğini, yaralama gibi bir kastının bulunmadığını beyan etmesi karşısında; savunmasının aksine bir delil bulunmayan sanığın kendisini savunmak amacıyla köpeğe ateş ettiğinin ve köpeğe ateş etmesinin haklı bir nedene dayandığının kabul edilmesi gerektiği ve bu nedenle mala zarar verme suçundan sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarına (BOZULMASINA), 08.02.2016 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/2147 Karar: 2017/4437 Tarih: 08.06.2017
I- ) Sanık hakkında, 08.08.2009 tarihli kamu malına zarar verme suçundan ve tüm sanıklar hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Sanık hakkında 08.08.2009 tarihli kamu malına zarar verme suçundan TCK’nın 152/1-a maddesi uyarınca alt sınırdan ceza tayin edilmesi karşısında 6545 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonuca etkili görülmemiştir.
Sanıklar hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan tayin olunan temel cezanın TCK’nın 220. maddesi 6. fıkrasının 2.cümlesi uyarınca indirildikten sonra devamında 3713 Sayılı Kanun’un 5. maddesi gereğince artırım yapılması gerekirken, yazılı şekilde uygulama yapılması sonuç ceza değişmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip sanıkların suçlarının sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezaları azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar müdafilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA,
II- )Sanıklar hakkında farklı tarihlerde mala zarar verme suçlarından ve tüm sanıklar hakkında 2911 Sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde,
1- ) GSM operatörlerine ait baz istasyonlarının kamu malı, kamu hizmetine tahsis edilmiş veya kamunun yararlanmasına ayrılmış tesis veya eşya niteliğinde olmadığı, sanıkların söz konusu baz istasyonlarını kırmak suretiyle zarar vermesi eylemlerinin TCK’nın 151/1 maddelerine uygun suçu oluşturacağı gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- ) Sanıklara yüklenen 2911 Sayılı Kanuna muhalefet suçlarının tarihi, işlenme yöntemi ve temel şekilleri itibariyle gerektirdiği cezaların sürelerine göre; hükümden önce 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 Sayılı Kanun’un geçici 1, 2. maddeleri kapsamında kaldığı ve anılan maddenin birinci fıkrasının “b” bendinde yer alan “kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine karar verilir” şeklindeki düzenleme karşısında; sanıklar hakkında kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı olup, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 08.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 22. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/13301 Karar: 2016/8336 Tarih: 17.05.2016
1- Askerdeyken çarşı iznine çıkan sanığın mağdura ait bahçenin olduğu bölgeye ticari bir taksiyle giderek uyuşturucu kullandığı, nasıl olduğu belirlenemeyen şekilde yaralandığı, belirlenemeyen bir saatte havanın karanlık ve yağışlı olması nedeniyle mağdurun bahçesinde bulunan bina vasfındaki kulübeye giderek, elbiselerini çıkardığı ve mağdurun deri ceket ve ayakkabılarını giydiği, daha sonra olay yerine yakın bölgede araziden şişe toplayan tanıklar
Taşkın ve Ali isimli şahısların sanığın yardım istediğini duymaları üzerine kulübeye gittikleri, sanığı yerde yaralı vaziyette görüp sırtlarına alarak devlet hastanesine götürdükleri, hastanede kolluk görevlilerine tanıkların verdiği bilgi üzerine olay yeri ve mağdurun tespit edildiği, mağdurun eşyaları teşhis etmesi üzerine kendisine teslim edildiği, tanıkların sanığı götürürken sanığın kendi giysilerinin kulübede kaldığı, kulübede başka eşyalar da bulunmasına rağmen çalınmadığı, sanığın da savunmasında hırsızlık yapma amacı olmaksızın sadece sığınmak amaçlı kulübeye girdiğini, kendi giysilerinin ıslak ve çamurlu olması nedeniyle mağdura ait giysileri kullandığını, zor durumda kaldığı için sözkonusu eşyaları kullandığını savunduğu olayda, sanığın savunmasının aksine, mağdura ait kulübeye hırsızlık amacıyla girdiğine, ayrıca yararlanma kastı taşıdığına ilişkin somut ve inandırıcı kanıtların neler olduğu da kararda gösterilip tartışılmadan ve de olayda TCK’nın 147. maddesinin, olanaklı görülmemesi durumunda ise 145. maddesinin uygulanma olanağı değerlendirilmeden yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması,
2-TCK’nın 151/1. maddesinde tanımlandığı üzere, başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yokedilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşan mala zarar verme suçu açısından: somut olayda sanığın TCK’nın 21/1. maddesinde öngörüldüğü şekilde, bu suçun kanuni tanımındaki unsurlarını bilerek ve isteyerek zarar verme kastıyla hareket ettiğine dair somut kanıtların neler olduğu tartışılıp değerlendirilmeden mahkumiyetine hükmedilmesi,
3- Mağdurun bahçesi içerisinde bulunan ve devamlı içinde ikamet edilmeyen bağ evi niteliğindeki kulübe tarzı binanın ikamet amaçlı kullanılmadığı, bu nedenle konut niteliğinin olmadığı gözetilmeksizin, sanığın konut dokunulmazlığını ihlal suçundan mahkumiyetine hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık Murat’ın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı isteme aykırı olarak (BOZULMASINA), 17.05.2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 23. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/20340 Karar: 2015/7151 Tarih: 25.11.2015
Mala zarar verme suçundan sanık A. A.’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 151/1,, 52, 62. maddeleri gereğince 2.000,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair . Asliye Ceza Mahkemesinin 13.06.2013 tarihli ve 2013/87 esas, 2013/272 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, sanığın deneme süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlediğinden bahisle hükmün açıklanmasına, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 151/1,, 52, 62. maddeleri gereğince 2.000,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair aynı Mahkemenin 03.03.2015 tarihli ve 2014/603 esas, 2015/223 sayılı kararı aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 12.08.2015 gün ve 16538/53011 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.09.2015 gün ve 2015/293496 sayılı yazısıyla dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteminde;
Dosya kapsamına göre; müşteki M. A. K.’in 18.04.2013 tarihli ve 25.02.2015 tarihli duruşmalarda alınan beyanlarına göre, müştekinin uğradığı zarar kovuşturma başlamadan önce tazmin edilip giderildiği hâlde; sanığa isnat edilen ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 151. maddesi kapsamında kalan mala zarar verme suçuna ilişkin verilen cezadan aynı Kanun’un etkin pişmanlık başlığı altındaki 168/1. maddesi hükmüne aykırı şekilde indirim yapılmamasında isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
KARAR VE SONUÇ : Kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden Asliye Ceza Mahkemesinin 03.03.2015 tarihli 2014/603 Esas, 2015/223 karar sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, hükümde yer alan uygulamanın “Sanığın 5237 sayılı TCK’nın 151/1 maddesi gereğince mahkemenin takdiri de gözetilerek 120 tam gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, sanığın soruşturma aşamasında etkin pişmanlık göstererek mağdurun zararını giderdiği anlaşıldığından cezasından TCK’nın 168/1 maddesi gereğince 2/3 oranında indirim yapılarak sanığın 40 tam gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanun’un 62. maddesi uyarınca cezasından 1/6 oranında yapılan indirim ile 33 tam gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, bulunan bu sonuç gün sayısı ile aynı Kanun’un 52. maddesine göre bir gün karşılığı belirlenen 20 TL’nin çarpılması suretiyle sonuç olarak 660 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına” şeklinde DÜZELTİLMESİNE, hükmün diğer kısımlarının aynen bırakılmasına, infazın bu hüküm üzerinden yapılmasına, 25.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/3188 Karar : 2018/12579 Tarih : 26.06.2018
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1-Sanığa yükletilen tehdit ve mala zarar verme eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,
Cezaların kanuni bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından sanık …’nın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,
2-Sanık hakkında 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Başka hususlar yerinde görülmemiştir. Ancak;
6136 sayılı Kanun’un 15/son maddesinin hapis ve adli para cezası şeklinde seçenekli yaptırım içermesi, hakkında tekerrür hükümleri uygulanan sanık hakkında TCK’nın 58/3. maddesi gereğince hapis cezasının tercihi isabetli ise de, sanığın daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş olması karşısında, 6136 sayılı Kanun’un 15/son, TCK’nın 62. maddeleri gereğince hükmolunan 25 gün hapis cezasının, anılan Kanunun 50/3. maddesi gereğince, aynı maddenin birinci fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinde zorunluluk bulunduğunun gözetilmemesi;
Kanuna aykırı ve sanık …’nın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, HÜKMÜN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, karar verilmiştir.
I-İTİRAZ NEDENLERİ:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09.05.2018 gün ve 2018/28712 sayılı yazısı ile,
Balıkesir 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2011/436 esas 2012/692 karar sayılı 06/09/2012 tarihli kararı ile sanık … hakkında katılan …‘e yönelik mala zarar verme suçundan 5237 sayılı TCK’nın 151/1, 62/1, 58/7. maddeleri gereğince 3 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, katılan …‘a yönelik mala zarar verme suçundan 5237 sayılı TCK’nın 151/1, 62/1, 58/7. maddeleri gereğince 3 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, katılan …‘ya yönelik silahla tehdit suçundan 5237 sayılı TCK’nın 106/2-a, 62/1, 58/7. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan 6136 sayılı Kanunun 15/son, 5237 sayılı TCK’nın 62/1, 58/7. maddeleri gereğince 25 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmiştir.
Hükmün sanık … tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’mızın 18/03/2014 tarihli 2012/288780 sayılı tebliğnamesi ile hükümlerin onanması talep edilmiştir.
Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 05/12/2017 gün ve 2014/16774 Esas, 2017/26916 Karar sayılı ilamı ile sanık hakkında tehdit ve mala zarar verme suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazının incelenmesinde; tehdit ve mala zarar verme suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerinin onanmasına, 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazının incelenmesinde; 6136 sayılı Kanun’un 15/son maddesinin hapis ve adli para cezası şeklinde seçenekli yaptırım içermesi, tekerrür hükümleri uygulanan sanık hakkında TCK’nın 58/3. maddesi gereğince hapis cezasının tercihi isabetli ise de, sanığın daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş olması karşısında, 6136 sayılı Kanun’un 15/son, TCK’nın 62. maddeleri gereğince hükmolunan 25 gün hapis cezasının, TCK’nın 50/3. maddesi gereğince aynı maddenin birinci fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinde zorunluluk bulunduğunun gözetilmemesi, kanuna aykırı olduğundan hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Hükümlü … 20/03/2018 tarihli dilekçesi ile 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi gereğince itiraz yasa yoluna başvurulmasını talep etmiştir.
5271 sayılı CMK’nın 253/3. maddesinin son cümlesinde düzenlenen “Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması halinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz” şeklindeki hükmün farklı mağdurlara yönelik işlenen suçlarda uygulanma imkanının bulunup bulunmadığı isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Olay günü geceleyin saat 24:00 sırasında katılanlar … ve …‘ın katılan …‘nın evinde bulundukları sırada, sanık …‘nın katılan …‘nın evinin önüne geldiği, elinde bıçak olduğu halde katılan …‘ya hitaben “çık dışarıya” şeklinde sözler söylediği, katılan … dışarı çıkmayınca sanık …‘nın katılan …‘e ait … plaka sayılı ve katılan …‘a ait … plaka sayılı araçların lastiklerini elindeki bıçakla keserek zarar verdiği anlaşılmıştır.
02/12/2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaştırma hükümleri yeniden düzenlenmiş olup, 6763 sayılı Kanunun 34. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nun 253. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile” ibaresinin madde metninden çıkarılması karşısında, sanığa atılı soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan mala zarar verme suçunun 5271 sayılı CMK’nun 253. maddesinin 1. fıkrasının a bendi uyarınca uzlaştırma kapsamındaki suçlardan olduğu, 5271 sayılı CMK’nın 253/3. maddesinin son cümlesinde düzenlenen “Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması halinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz” şeklindeki hükmün aynı mağdura yönelik işlenen suçlarda uygulanma imkanının bulunduğu, 5271 sayılı CMK’nın 253/7 ve 255. maddeleri nazara alındığında, uzlaştırma kapsamında bulunan bir suç ile uzlaştırma kapsamında olmayan suçun farklı mağdurlara karşı işlenmiş olması halinde, uzlaştırma kapsamında olan suçtan dolayı sanığın uzlaştırma kurumundan yararlanması gerektiği, bunu yasaklayan bir hükmün bulunmadığı, bu itibarla sanığa atılı katılanlar … ve …‘a yönelik 5237 sayılı TCK’nın 151/1. maddesinde düzenlenen mala zarar verme suçu uzlaştırma kapsamına giren suçlardan olup, uzlaştırma kapsamında bulunmayan katılan …‘ya yönelik silahla tehdit suçu ile birlikte işlenmiş ise de, mala zarar verme ve silahla tehdit suçlarının farklı katılanlara karşı işlenmiş olması nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 253/3. maddesinin son cümlesinin uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği anlaşılmakla, 5237 sayılı TCK’nın 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, sanık ile katılanlar … ve … hakkında 6763 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253 ve 254. maddeleri gereğince uzlaştırma işlemleri uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi gereğince Yüksek Daire’nin kararına karşı itiraz yasa yoluna başvurulmuştur.
SONUÇ VE İSTEM: 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesine eklenen 2. ve 3.