Teknoloji her gün inanılmaz bir hızla ilerlemeye devam ediyor. Gün geçmiyor ki yeni bir
teknolojik buluş hayatımıza girmiş olmasın. Bilgisayar, internet, http://taplink.cc/eryigithukukburosuakıllı telefon… derken
kendimizi göz alıcı sanal bir dünyada bulduk. Artık gerçek hayatta yaptığımız birçok işi sanal
ortamda da rahatlıkla yapabilecek duruma geldik.
Bu baş döndürücü gelişmeleri kimileri hayranlıkla izlerken kimileri de teknolojinin korkutucu
düzeylere geldiğini düşünerek bundan endişe duymaktadır. Evet, teknolojik gelişmelerin
hayatımızı kolaylaştırdığı tartışılmaz bir gerçek; zira günümüzde zaman çok değerli bir
mefhumdur. İnsanlar günlük rutin işlerine daha fazla zaman harcamamak adına veya mevcut
işlerini daha da geliştirmek adına teknolojik gelişmelerden faydalanmaktadırlar. Alışveriş,
eğitim ve sağlık hizmetleri, adli işlemler, bankacılık işlemleri gibi daha birçok işlemler, artık
sanal ortamda çok kısa sürede gerçekleştirilebilmektedir.
Günümüzde sanal dünyada bu kadar çok imkânın ve kolaylığın hizmete sunulması ve yediden
yetmişe bu hizmetlerden faydalananların sayısının gün geçtikçe artması, art niyetli kişilerin de
dikkatini bu mecraya çekmiştir. Bu nedenle özel hayatımıza ilişkin tüm kişisel verilerimizi
kaydettiğimiz ve kullandığımız bu ortamda daha dikkatli olmak icap etmektedir. Örneğin
kimlik bilgilerimiz, kredi kartı ve bankacılık şifrelerimiz, iş yeri ve müşteri bilgileri, ailemize ait
fotoğraflar gibi daha birçok kişisel verimiz sanal ortamda bulunmaktadır. Bu durumda hem
maddi hem manevi birçok mağduriyetler yaşanması kaçınılmaz olmaktadır.
Tüm bu bilgilerden sanal ortamın çok zararlı olduğu sonucunu da çıkartmamamız lazım.
Buradaki temel sorun “teknolojiyi kullanım amacımızda” gizlidir. Nasıl ki su içtiğimiz cam bir
bardak, duruma göre Türk Ceza Kanunu anlamında bir kişinin vücut bütünlüğüne zarar veren
veya yaşam hakkına müdahaleye elverişli bir silah haline gelebiliyorsa aynı şekilde sanal
ortam da alışveriş, eğitim, sağlık, yargı, bankacılık, turizm, medya gibi birçok sektörde
hayatımızı kolaylaştırdığı gibi; hakaret, tehdit, şantaj, müstehcenlik, dolandırıcılık, kişisel
verilerin hukuka aykırı kullanımı, özel hayatın gizliliğini ihlal gibi birçok suçun işlenmesine ve
ciddi mağduriyetlerin yaşanmasına neden olan bir platform haline de gelebilmektedir.
Sanal ortamda, kimlik gizleyerek veya farklı bir kimlik kullanarak çok fazla sayıda insana
ulaşmak mümkün olduğundan, art niyetli kişilerin suç işlemeleri daha kolay ve cazip hale
gelmektedir. Son zamanlarla birçok vatandaşımızın, özellikle yaşlı ve emekli
vatandaşlarımızın, maruz kaldığı; kendisini bir bankanın müşteri temsilcisi olarak tanıtan
kişilerin, “Hesabınıza para iade edeceğiz, bunun için internet bankacılığı ve kredi kartı
bilgilerinize ihtiyacımız var.” diyerek banka hesaplarının boşaltıldığı veya yüklü miktarlarda
alışverişlerin yapıldığı olaylarla karşılaşmaktayız.
Ayrıca, “hacker” olarak adlandırılan kişiler, ulusal ya da uluslararası çaptaki firmaların web
sitelerine giriş yapmak suretiyle insanların kişisel verilerine ulaşıp bunu para karşılığında kötü
amaçla kullanabilmektedirler.
Sanal ortamda işlenen suçların, gün geçtikçe artması tüm dünyada birçok devleti bazı
tedbirler almaya itmiştir. Bu bağlamda, bilgisayar sistemleri ve verileriyle alakalı cezai suçlara
ilişkin cezai soruşturmaların ve kovuşturmaların daha etkin bir biçimde gerçekleştirilmesi ve
bir cezai suçun elektronik ortamdaki kanıtlarının toplanabilmesinin sağlanması amacıyla, 23 Kasım 2001 tarihinde Budapeşte’de, sonradan Türkiye’nin de taraf olduğu, Avrupa Konseyi
Siber Suçlar Sözleşmesi (Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesi) imzalanmıştır.
Bunun dışında, ülkemizde 7 Nisan 2016 tarihinde yürürlüğe giren ve kişisel verilerin
işlenmesinde başta özel hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerini
korumak ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları usul
ve esasları düzenlemek amacıyla “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu” (KVKK) düzenlenmiştir.
Bu yasal düzenlemeler kapsamında, kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her
türlü bilgi kişisel veri olarak tanımlanmıştır. Kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi
inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği,
sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve
genetik verileri özel nitelikli kişisel veridir. Bu verilerin, ilgilinin “açık rızası” olmaksızın
işlenmesi de kesinlikle yasaktır.
Bu yasakların ihlal edilmesi halinde kanunda, Bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ve 5.000
TL’den 1.000.000 TL’ye kadar idari para cezası öngörülmüştür.
Bu ihlallere somut olarak bazı örnekler verebiliriz:
Eşlerden biri tarafından diğerinin cep telefonuna casus yazılım yüklenmesi nedeniyle kişisel
verilerin ele geçirilmesine ve özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiğine dair Anayasa Mahkemesi
kararı bulunmaktadır. Yani kıskançlık nedeniyle eşini devamlı kontrol altında tutmak için
böyle bir yola başvurulması hukuka uygun görülmemiştir.
Yine başka bir mahkeme kararında; sosyal medyada sevgiliyken çekilen ve paylaşılan
fotoğrafları, ayrıldıktan sonra mağdurun istemesine rağmen silmeyen kişinin, kişisel verileri
hukuka aykırı olarak verme suçunu işlemiş olacağı belirtilmiştir.
Diğer bir kararda ise kişinin günlük kıyafetler ile kamuya açık alandaki resimlerini facebook
hesabında zaten yayınlamış olması, bunların kişisel veri özelliğini değiştirmeyeceği gibi üçüncü
kişilere de onun rızası dışında yayınlama hakkı tanımaz.
İnternet çok farklı bir dünya ve biz buna uyum sağlayarak yaşamayı öğrenmek zorundayız.